1 Mart 2010 Pazartesi

Senin ışığın sönmüş;


Hafta sonu Kartalkaya'da inanılmaz eğlenerek geçirdik. Sevgili kıymetlim sayesinde çok güzel arkadaşlar edindim. Çok güzel güldük ve çok güzel sarhoş olduk. Kaydık diyerek çoğul konuşmayı isterdim :-) . Az buçuk kaydım . En azından eskisi kadar korkmuyorum kaymaktan. Bacak kaslarımın ağrısı son yüzyılda yaşanılan en büyük ağrı:-)) Fakat bu kadar mı güzel rahatlanır pamuk gibi olunur ve mis gibi deliksiz uyunur. Bundan sonraki organisazyonları ben yapacağım. Çünkü her ne olursa olsun insanın muhakkak bir hafta sonu kaçamağı olması gerekiyormuş. Doping oldu haftaya fıstık gibi başladık.


Bu ara yazılarım arkadaşlardan dostlardan gidiyor:-) Bugün canım Esin'imden bahsedeceğim. Esin'i sanırım 17-18 yaşlarında tanıdım. Kocasını ise 7 yaşımdan beri tanırım. Hep beraber nefis geçen bir zaman dilimi yaşadık. Serhat(Esin'in eşi) Esin, Çisel ve ben allahın hergünü beraberdik ve hergün mü eğlenir insan. Hergün eğlenirdik. Esin'in evi bizim buluşma merkezimizdi. Ne zaman Esin'inimin Annesi vefat etti, işte o zaman acısıyla başbaşa kalmak istedi. Kardeşlerine ve kızına anne , kocasına eş, babasına destek oldu. Güzel yüzü güzel gözleri senelerce mahzundu. Hep uzaklara dalardı. Annemin acısı canımı yakıyor derdi. Bu acıyı içinde eriterek tekrar hayata aramıza dönmesi senelerini aldı. O sıralarda Cisel'imin ve benim hayatlarım değişiyordu .

Beni arkadaşlarım hep deli dolu bilirler. Çok gülen, hafiften deli:-)) ve temiz kalpli diye anlatırlar başkalarına:-)) Esin'imde beni öyle hatırlar. Ama aradan geçen birbirimizi görmediğimiz zaman diliminde benim hayatımda ki değişikliklerden bilgi sahibi tabii ki oldu. Fakat bu yaşanılanların beni değiştirdiğinden Türkçe'si olgunlaştırdığından haberi olmadı. Çünkü o zamanlar O benden çok uzaklardaydı.

Sana geliyoruz Lale dedi. Tamam canım benim dedim. Çarşambaya sendeyiz dedi. Ok. Kaç gibi dedim. !5 gibi orda oluruz dedi, ve dedi ki Lale sana bişey söyleyeceğim. Ha söyle dedim. Senin ışığın sönmüş dedi:-)) Önce bir dalgalandım, daha doğrusu anlamadım. Ya da yanlış anladım. Nasıl yani? diye cvp verdim. İşte ışığın sönmüş. Deli dolu kız yok artık. Mutsuz musun yoksa dedi. Bir kahkaha attım. Canım arkadaşım benim ışığım çok önce sönmüştü. Ama sönerken sen fark etmedin , benden çok uzaktın dedim. Sadece olgunlaştım hepsi bu. Aksine şimdi belkide hiç olmadığım kadar mutluyum dedim. İçi rahatladı...Birtanecik Zeynep'in Norveçlilere benzeyen güzel annesi:-)) Herkes için kaygılanan , hayatının her alanında herkesi düşünen güzel dost, benim içinde kaygılandı..

Gelelim Yılbaşı dileklerinin kaçının şimdiye kadar gerçekleştiğine;

Evet ilk dileğim Paris te hava güzel olsun du. Hava Nefisti:-)
Nilüfer acil aşık olsun istemiştim:-)) oldu, şimdi tamamına erdirsin isterim.

Evet gerisinin gelmesini ümitle beklemekteyim.:-))

Sevgiyle

1 yorum:

Momentos dedi ki...

"senin ışığın sönmüş" cümlesi bana göre yanlış anlamda kullanılmış.. ışık; hayat veren bir şeydir.. düğmeye basarsın "tak" aydınlanır heryer, gözün görür, ruhun görür, yüreğin ferahlar... insanların da ışıkları vardır. bu yüzlerine "nur" olarak yansır. arkadaşının sadece iyi niyetli bir şey söylediğini algılıyorum ama türkçe olarak kullandığı cümle yanlış maalesef ! "Hakkı Devrim" lik yapıyorum belki (haşa !) ama inan bana dostum, bunu ona sen de iletmelisin diye düşünüyorum. insanın içindeki nur söndüğü zaman, beraberinde mutsuzluğu, insanları kötülemeyi, fitneyi, hep kötü düşünmeyi, olumsuzsuzluğu getirir. oysa eminim ki o sana; "durulmuşsun, yüzünün ifadesi olgunlaşmış, ne istediğini bilen kadın gelmiş, deli dolu, heyecanlı ve o heyecanla sinirliliği de karıştıran kız gitmiş" diyecekti belki.. kimbilir... :)) belki de hiçbiri... :)