28 Aralık 2009 Pazartesi

Bin dilek tuttum..



Bin tane dilek tutmayı bünyem red ediyor. Çünkü bu dilek kısmı biraz karışık.Alleadinin sihirli lambasında dileklerin 3 tane ile sınırlı. Doğum günü pastası mumunu üflerken bile bir tane dilek hakın var diyorlar.. Ama kimse dilediğin kadar dile demiyor. Neden :p

Şimdi bir değişiklik yapıp dilek meselesine açıklık getireceğim kendi adıma..

Yaklaşık bin tane dilek tutacağım. Kim dikte etti canım en fazla 3 tane dilek tutabilirsin diye.
Başlıyorum..:-)




1) Şubat ayında Paris çok soğuk olmasın.

2) 2010 senesi içinde İpecik ve benim nur topu gibi bir çocuğumuz olsun.

3) İşimde çok ama çok başarılı olayım.

4) Hep sağlıklı olalım (ben ve ailem) hastalık hiç yanımıza uğramasın.
5) Arabamı kendi kazandığım para ile alabileyim.

6)Çok eğlenelim (şimdiki gibi) hep gülelim (şimdiki gibi) bütün dostlarımızla hep bir arada olalım.

7) Büyük felaketler bizim buralara uğramasın. Başka gezegenlerde olsun.

8) Nilüfer Gürle adı Medya ve halkla ilişkiler alanına altın harflerle yazılsın.:-)

9) Bu arada nilücüm acil aşık olsun lütfen.

10)Bir yemek kitabı yazayım. Ve bundan ödül alayım :))

11)Kıymetlime BMW alalım diyecektim ama vazgeçtim. bu dilekten. Şimdi o araba ile yanlamaya kalkar falan allah korusun.:-))Biz en iyisi Audi alalım onu yanlamaya kıyamaz:-))
12)Evimdeki huzur hep burada yanıbaşımda kalsın.

13)Anneciğimin mutlu gülen yüzünü hep yanı başımda göreyim.

14)Diclenaz okulunu su gibi bitirip gelsin.

15)Tayyip artık başbakan olmasın.
16)Dünyada kriz bitsin.

17)Etrafımda hiç bir kötü insan kalmasın.(temizlik yapmıştım ama gözümden kaçan var mı ? bilemiyorum.)

18)Cansu , Teyzeciğim desin hep bana..

Bakın senelerdir en fazla 3 tane ile sınırlandırılan dileklerimiz zaten biz istesekte bin tane olamıyormuş . Sıktım sıktım 18 tane dileyebildim. Bunların arasından bir tane seç onu dile derseniz!!! aaa kabul edilecek dileği nasıl bulacağım . Ben hepsini söyleyimde yeni yıla girerken, belki içinden biri veya birkaçı kabul edilir:-))

Bir sene daha bitiyor. Ve yeni bir sene daha başlıyor. Ağaçlarımızı süsledik ışıl ışıl . Umutlarımızı dallarına bağladık. Bu sene benim için çok daha önemli bir sene olacak. Hem yeni bir işe hem yeni bir hayata merhaba diyeceğim.
Umarım bu senede güzel olan herşeyin aslında yanı başımız da olduğunu hatırlatmak zorunda kalmaz kimseler kimselere ...

Sevgiyle,

İYİ SENELERRRRRRRR



16 Aralık 2009 Çarşamba

Ortaya karışık,

Bitmek bilmeyen nezle ve öksürük, bitirmem gereken diş ticaret ödevim ve bununla beraber girmem gereken sınav. Son koşturmalardan sonra ciddi bir halsizlik.

Heryerde birbirine girmiş halk. Hergün taşlı sopalı kavga , kan ve ölüm.

Dünya sıralamasında domuz gribinden ölümlerde Türkiye ilk 10 a girmiş..!! Ama bu arada yoğun bir şekilde aşı olmayın kampanyası var. Birileri acaba Türk ırkını yok etmeyemi çalışıyor.

Ayağıma neden basıyorsun diye yumruklaşan, yolda yürürken trafikte otobüste birbirine saygısız binlerce insan.

Ne kadar keyifli olunursa bu durumda o kadar keyifliyim.İşte ortaya karışık.

..... yle

12 Aralık 2009 Cumartesi

Hurriyetmax.com 12.12.2009 verilen bilgiye göre


Amerikalı bilim insanları zihinde acı veren anıların silinmesini mümkün kılan 'pencereler' tespit etti. Araştırmacılar, anıları canlandırıp, daha sonra korku ve travmanın kalıcı olarak silinmesinin mümkün olduğunu ortaya koydu. Önceki araştırmalardan farklı olarak bu 'silme' işlemi ilaç tedavisi gerektirmiyor ve mevcut terapiler kullanılarak sağlanabiliyor.

Araştırmacılara göre yeni teknik, sözgelimi eski askerlerin savaş alanında yaşadıklarının etkisiyle oluşan travmalardan kurtulmalarına ve yoğun bir şekilde fobi sahibi olan kişilerin tedavisine yardımcı olacağını düşünüyor. Araştırma, yönetmenliğini Michel Gondry'nin üstlendiği, Jim Carrey ve Kate Winslet'ın başrollerini oynadığı Türkçeye 'Sil Baştan' ismiyle çevrilen "Eternal Sunshine of the Spotless Mind" adlı başarılı filmin hikayesini hatırlatıyor.

Araştırmacı ekibin lideri New York Üniversitesi'nden Dr. Daniela Schiller, "Araştırmamız bir anının ömrü boyunca kalıcı olarak değişmeye elverişli hale geldiği fırsat pencerelerinin varlığını ortaya koyuyor. Hafızanın dinamiklerini anlayarak uzun vadede olağan dışı duygusal anıları içeren bozuklukların tedavisinde yeni yollar açabiliriz" diyor.

Sonuçları Nature dergisinde yayınlanan araştırma, farelerde yapılan deneylerden yola çıkılarak insanlar üzerinde deneyler yapılması sonucunda gerçekleştirildi.

Deneylerde gönüllülere korku dolu bir anıyı canlandıran nesneler gösterildi. Böylece bir anıyı canlandırmanın, bu anının tekrar depolanmadan önce düzeltilebileceği özel bir zaman penceresi açtığını ortaya koydu.

20 GÖNÜLLÜYLE DENEY

20 gönüllü ile yapılan deneylerde, denekler hafif elektrik şokuyla kendilerine gösterilen mavi renkli dörtgenden korkmaya koşullandırıldı. Ekip 10 dakika bekledi ve daha sonra gönüllülere tekrar tekrar renkli objeyi gösterdi, ancak şok uygulamadı. İkinci gruba 10 dakika beklenmeksizin aynı görüntü gösterildi. Bu grup bu obje gösterildiğinde korkmaya devam etti. Bir yıl sonra gönüllüleri tekrar incelendiğinde, gruplardan biri korku belirtisi göstermezken, diğer grup korku tepkisi vermeye devam etti.

Araştırmacılar bunun, evvela deneklerin korkuyu ya da kötü anıyı çağırmalarının sağlanmasıyla gerçekleşirken, bu yeniden çağırmanın ardından tedavi sürecinin altı saatten uzun olmaması gerektiğini ortaya koydu. Aşırı korkulara yönelik uygulanan geleneksel terapi anıların kalıcı olduğunu ve sadece hastaların düşünceleri bastırmaya koşullandığı 'yok etme çalışması' denilen süreçte değiştirilebileceğini benimsiyor. Ancak geleneksel terapi sonrasında bazı durumlarda anılar yeniden canlanabiliyor ve başka psikolojik sorunlara yol açabiliyor.

Yeni teknik ise anının tamamen silinmesine imkan veriyor. Uzmanlar yeni teknikle, anıların çağrılıp tamamen yeniden yazılabileceği spesifik 'yeniden birleştirme pencerelerinin' varlığını keşfetti.

KRİTİK ALTI SAAT

Bu pencere, korkunun ya da travmanın yeniden çağrılmasından 10 dakika sonra başlıyor ve altı saat var oluyor. Deneyler sonucunda, kasıtlı olarak geri çağrılan anının, beyin onu yeniden depolamadan önce silinmeye ya da kalıcı olarak yeniden yazmaya karşı savunmasız hale geldiği ortaya çıktı.

Araştırmanın mimarlarından Dr. Elizabetp Phelps, "Zamanlamanın korkunun kontrolünde önceden sanıldığından daha önemli bir yeri olabilir. Hafızamız esas olayın kesin bir hesabından ziyade, son geri alımı yansıtıyor" diyor. (hurriyetmax.com 12 aralık 2009 alıntıdır)

Sil baştan başlamak gerek bazen;

2004 yılında çekilen ve beni çok etkileyen bir film vardı. Türkçeye çevrisi "SİL BAŞTAN" Orginal adı "ETERNAL SUNSHINE"

Siz hiç sevdiğinizi kaybettiniz mi? Severek canınız acıyarak ayrıldınız mı? Hiç sevdiğiniz sonsuzlukta kayıp oldu mu? ve sonrasında çok acı çektiniz mi? Ölmek istediniz mi? Ayaklarına kapanarak geri dönmesini istediniz mi? Bu acılardan herhangi biri için yaşarken belleğinizi sildirmeyi mi ister diniz? yoksa sizi terk eden sevgilinizden nefret etmeyi mi uygun bulurdunuz?

Sevgiyle,



10 Aralık 2009 Perşembe

İki ayak bir pabuçda diye buna denir,


Murphy kanunlarını bilir misiniz? Acele işlerinizde aksilikler hiç bir zaman peşinizi bırakmaz. Çok önemli bir raporu kısa zamanda çıkarıp teslim edeyim derken arızalanan printer , ya da önemli bir toplantıya giderken yeni aldığınız arabanızın arızalanması gibi. İşte bugün öyle günlerden biriydi. Kısıtlı zamanda acil bir şekilde halledilmesi gereken işlerimizin ne yazık ki yaşadığımız aksilikler yüzünden bitiremedik. İstanbul'da yaşayan her zavalli insan gibi bizde bürokrasi , işleyiş ve kendilerini bulunmaz hint kumaşı sanan memurlardan nasibimizi aldık. Hatta almakla kalmayıp nüfus dairesinden alınan yanlış bilgilerde cabası. bu kadar gerginlikle çiftler genelde birbirlerine de girerler :-))) İşte o kısım otokontrolu yüksek biri için bile gerçekten zor bir süreçtir. :-))

Bu koşuşturma tabii ki çok güzel bir koşuşturma. Ama yaşayanlar bilir bir türlü anlayamazsınız tadını . Nedense güzel olması gerekirken sanki ilişkinizi doğrulamanız gereken bir süreç olduğunu düşündürttür adama.

Şimdilik O koşuşturmanın başındayız.:-) Yuva kurmak kolay değil dostlar . Hayırlı dualarınıza ihtiyacımız var. Çünkü vize işi sakat :-(( Bütün biletler tamamken bir aksilik olmaması için duaya ihtiyacım vaaaaaaaaaaarrr.

Sevgiyle

7 Aralık 2009 Pazartesi

Yıl 2012,


Yaşıtlarım bilir. Sene 1980 lerin başı , tv siyah beyaz. Uzay yolu diye bir dizi var yıl 1999 . Mr. Spak(nasıl yazıldığını hatırlamıyorum) Gözleri orjinal Maya, birde Kaptan Kirk (kesin böyle yazılmıyordu). Bir uzay gemisi ve içinde yaşanılanlar. Diziyi asla kaçırmazdım ve her seferinde hayallere dalardım. Uzay gemisinin içinde ben ve aslında adım Maya:-) Kurduğum hayallere o kadar inanırdım ki , gerçekten 1999 yılına geldiğimizde öyle uzay gemilerinin olacağını sanırdım. Mesela bir düğmeye bastığımda evin kapısından içeri girecek bir gemi:-)uzay gemisi tabii. Heryere uçarak gidiyorum. herşey otomatik.Dersleri yapmak daha kolay :-) hiç çalışmadan bütün bilgiler toplaşıp kafamın içine giriyorlar.Otomatik ya herşey. Parası olanda olmayanda eşit (neden böyle düşünürdüm hatırlamıyorum) Bende hergün değişik bir insan oluyorum (adım Maya ya) bir gün kraliçe (herşey otomatik ama kraliçe var:-)) bir gün uçan kadın, bir günde kötüleri yakalayan süper güçlü kadın. İşte bütün bunları bana hatırlatan bir film seyrettim pazar günü.

Bilirsiniz işte eski maya takviminde 2012 yılında aynı hizzaya gelen gezegenlerin enerjileri yüzünden yerkürenin eriyerek yok olacağı ve insanlık tarihinin geçmişe gömüleceği ile ilgili kıyamet günü.. Kıyamet gününü normal olarak hiç merak etmiyorum:-) Ve mümkünse sevdiklerimin , dostlarımında kıyamet gününü yaşamamalarını istiyorum. Filmi 4 kişi seyrettik. 3 kişi o kadar sevmediler ki filmi, çıkışta paramızı geri istesek alabilir miyiz acaba diye espri yaptılar. Bir kişi beğendi. Tahmin edeceğiniz gibi o kişi bendim. Bana çocukluğumu çağrıştırdı. Çocukken kurduğum hayalleri hatırtlattı. Aslında tipik bir Amerikan filmi. Amerika Başkanı ülkesini terk etmiyor ve onun için hazırlanan uzay gemisine binmiyor..:-)) Anlayacağınız propogandayı abartmışlar. Fakat görüntü yönetmeni dersini iyi çalışmış. Sonuç olarak benim için filmden geriye kalanlar biraz korku, unuttuğum hayallerim ve dostlarımla geçirdiğim güzel bir zaman.

Devrim bebek dünyaya hoşgeldin.. Çok sevdiğim dostlarımın 4 aralıkda bir bebekleri oldu. Sağlıklı sıhhatli annesine , babasına vatanına milletine hayırlı bir evlat olur inşallah. Ve en önemlisi tabii mutlu huzurlu bir hayatı olur.

Yarın dinleneceğim. Birazda ders çalışacağım. Ve rejim yapan sevgili arkadaşıma akşam yemeği hazırlayacağım.

Sevgiyle,

3 Aralık 2009 Perşembe

Herşey zamanını bekler,


Çok sevdiğim Sezer'imin çok sevdiğim sözüdür. Bu söz beni çok zaman öncesine döndürdü. Seneler önce çocuk sahibi olmak için uğraşırken, yaşadığım talihsiz olay yüzünden çocuk isteğimi rafa kaldırmıştım. Deliler gibi çocuk istememe rağmen. Herşey insanlar içindir diyerek yaşamıma devam etmiştim.

Şimdi ise değişen çok şey var hayatımda. Kıymetlim , bana çook çocuk istediğini ilk söylediği zaman arkama bakmadan gitmek istemiştim yanından. Tek başıma kaldığımda girdiğim ağlama krizide cabası. Birgün neden çocuk sevmiyorsun sen diye sordu bana. Açıklayamamıştım. Boğazım düğüm düğüm olmuştu. O zaman yaşadığım duygusal travmayı bir erkeğe nasıl anlatabilirdim ki. Anlatmayı becersem anlayabilir miydi? Geçmişimde anlayabilmişler miydi.?

Korkularından kaçamazsın demişti Sezer.Yüzleş ve savaş. Başını deve kuşu gibi kuma sokamazsın. Çocuk istiyorsun. Dene tekrar dene. Bir sabah yataktan kalktığımda kararımı vermiştim.Kaçmayacaktım.Aynaya bakarak hayatta en çok istediğim nedir diye sordum kendime. Cevabım bir "aile" oldu. Aile anne baba ve çocuklardan oluşur. Peki, senden çocuk isteyen bir adamla berabersin.Daha ne bekliyorsun ? İlk işim kıymetlimi aramak, ve ona BENDE ÇOCUK İSTİYORUM AMA ÇOK KORKUYORUM DEMEK oldu. Biz birbirimize destek olacağız. Olmazsa da olmaz . Benim kıymetlim sensin. Ama deneyelim lütfen dedi. Evet dedi. Ve evlilik tarihi öne alındı.

Bugün Sezer'le otobüse yürürken " Canım üzülme , herşey zamanını bekler doğru zaman şimdi ve çok sevdiğin insanladır belki ne biliyorsun " dedi ve otobüse bindik.

Hayat senden sağlıklı bir çocuk istiyorum. Çünkü kıymetlim ve ben ona iyi bir ebeveyn olacağız söz veriyorum. İçimdeki çığlık treni kaçırmadan dinsin.

Sevgiyle

26 Kasım 2009 Perşembe

İyi bayramlar;

İstanbul'u terk eden terk edene. Yollar bomboş. Herkeste bir telaş. Alışveriş merkezleri dolup taşıyor. Bugün arefe. Annem Mersin de. Ben ise yarın Ankara'ya doğru yola çıkıyorum. Bu yolculuk önemli...

Bu akşam yazacaklarım bu kadar . Bütün dostlarım ve arkadaşlarıma iyi bayramlar. Sanırım bu bayram şansa ihtiyacım var. Nilüfer İngiltere'den sağ salim dön. Çisel biliyorum gene misafir ağırlayacaksın. Allah kolaylık versin. Sezer'im İzzettin'le mutlu bayramlar olsun. Meltem sım sıkı sarılıyorum sana. Sabiha seni de çook öpüyorum.

Herkese iyi bayramlar ve sevgiler.

23 Kasım 2009 Pazartesi

Sevmediklerim;

Her sene tekrar tekrar yapılan kaldırım taşları (hiç bir sene düzgün yapamıyorlar ayakkabı topuklarım gidiyor)
Sigara dumanı,
Fönü bozulmasın diye yağlı saçla dolaşan kadınlar,
Saygısız ve düşüncesiz insanlar,
Kararsız insanlar,
Kaypak insanlar,
Yolda yürümesini bilmeyen insanlar,
Dilenciler,
1 metrekareye bile bina yapanlar,
yeşil alanı telef edenler,
Tv. de ki sabah programları,
Asfalttaki su birikintileri,
Minibüs şöförleri (sabrımı deniyorlar ),
Ev işi yapmayı alaturkalık olarak niteleyenler,
Ev işi yapmamayı modernlik zannedenler,
Bilinçli bilinçsiz her konuda iddia edenler,
Anlayışsızlar,
Suyu açık bırakarak boşa akmasını neden olanlar,
Dikkatsizler,
Ön yargılılar,
Ortak kullanılan bilgisayarların klavyeleri(inanılmaz pis oluyorlar)
Yerdeki saç yumağı,
Herkesin içinde birbirlerinin kafasını kırmaya çalışan öfkeli insanlar,
Kıskanç kadınlar( sevgilisini kıskananlardan bahsetmiyorum hemcinsini kıskanan kadınlardan bahsediyorum),
Yol bilmeyen taksi şoförleri,

Yukarıda yazdıklarımdan anlaşılacağı gibi keyifli bir gün geçirmedim. Hergün hemen hemen yukarıdaki yazdıklarımdan bir kaçını bir arada yaşıyorum. Neyse ki hava bugün çok güzel . Sanırım benimde bir duş alıp kendime gelmem gerekiyor.

Sevgiyle,

21 Kasım 2009 Cumartesi

Puslu bir cumartesi,

Güne başlarken en kötüsü sabahları baş ağrısı ile uyanmak inanın. Kalkıp ağrı kesici alıp tekrar yattım. Neyse ki ikinci uyanışım daha az ağrılı oldu. En azından sabah çayımdan sonra , yerinden fırlayacakmış gibi hissettiğim gözlerimin yerinde kalmaya karar verdiklerini hissedip mutlu oldum. Bu hafta çok koşturmayla geçtiği için halsizlikte cabası. Umarım dinlenebilirim bu hafta sonu, çünkü önümüzdeki hafta da koşturacağım.






Öncelikle perşembe günü gittiğim bir tiyatro ile ilgili yazmak istiyorum. Oyun, şehir tiyatroları Ümraniye sahnnesinde sergeleniyor. Adı " Bekleme Salonu" . Yaklaşık bir saat süren oyunun konusu , aynı pozisyona iş başvurunda bulunan 3 kişinin bekledikleri salonda kilitli kalarak yaşadıkları ile alakalı . Pek keyif almadım ama bunun oyuncularla alakası yok. Oyuncular daha iyi oynayamazdı. Sanırım oyunu yönetenle alakalı bir problem vardı. Arkadaşlar Oyun 5.5 Lira. Evet evet doğru duydunuz 5.5 Lira.

Geçen hafta zeytinyağlı dolma yapmak için alışveriş yapmıştım. Fakat doğru zamanı bir türlü yakalayamadığım için yapamadım. Birde örmeye uğraştığım ve vakitsizlikten yarım kalan hırkamı umarım yaz gelmeden bitirebilirim.

Bayram geliyor. Ankara yolcusuyuz. Kıymetlimin ailesi ile geçireceğiz bayramı. Ankara çok soğukmuş . Tabii bu hafta birde bavul hazırlayacağım. Önce babamın mezarını ziyaret edip annemin tombiş ellerini öpüp yola koyulacağız.

Bugün ders çalışacağım. Belki 2012 filmine gideceğiz. Arkadaşımız Cüneyt bizi ziyarete gelecek. Yoldaymış zaten:-)) Aslında burayı çoktan bırakıp koşarak banyoya girmem gerekiyor. Sabah kalktığım gibiyim. Yani leş gibi.

Güzel bir hafta sonu diliyorum hepimize, bayramınızı kutlamıyorum Daha bu hafta yazacaklarım var.

Sevgiyle,

18 Kasım 2009 Çarşamba

İyi ki:-))

İyi ki evlenmişim
İyi ki boşanmışım
İyi ki çukalatayı keşfetmişler
İyi ki sağlıklıyım
İyi ki yaşanmışlıklarım var
İyi ki seviyorum
İyi ki seviliyorum
İyi ki zayıfım :-)
İyi ki sarışınım
İyi ki bir sürü dostum var
İyi ki merhametliyim,
İyi ki yemek yemeyi ve yapmayı seviyorum
İyi ki araba kullanıyorum
iyi ki mutsuzluklarımın ardında bile mutluluklarım var
İyi ki bir evim var
İyi ki sabır sınırım yükseldi
İyi ki adaletliyim
İyi ki inatçıyım
İyi ki tv yi bulmuşlar
İyi ki mucizelerim var
İyi ki hayır demesini biliyorum
İyi ki hayata karşı prensiplerim var,
İyi ki özgürüm
İyi ki domuz gribi olmadım
İyi ki ümitlerim hala cebimde..

17 Kasım 2009 Salı

Mucizelere inanır mısınız?


Mucizeyi genelde tıbbi ve ruhani olarak açıklayamadığımız olaylar için söyleriz.Kendi adıma mucizelere inanırım. Çünkü ben 2 adet mucize ile doğmuşum.


Hayatta her canlının mucizesi başkadır. Konuşan bir papağan gördüğünüzde şaşırmazsınız ama konuşan bir köpek gördüğünüzde bunun mucize olduğuna inanırsınız.


Büyük mucizeler vardır. Hayatından ümit kesilen bir akrabanızın mucizevi olarak hayata geri dönüşü gibi, sürekli kaldığınız ve hiç anlamadığınız bir dersten girdiğiniz son sınavınızda bütün soruları bilmeniz gibi, bütün organları ters bir kadının doktorlar tarafından asla çocuk sahibi olamaz demelerine rağmen hamile kalıp doğurması gibi , Sizi zor bir durumdan kurtaran anlık bir olay gibi.. Bu örnekleri tabiiki çoğaltabilirim ama demem başka.


Kendi adıma olmasını isteyeceğim herhangi bir şeyin gerçekleşmesini mucizevi olarak değerlendiremeyeceğimi fark ettim. Çünkü bu anlamda zaten doğarken çok önemli bir mucize ile doğmuştum .Yüce yaratan bana müthiş bir anne ve müthiş bir abla hediye etmişti. Bu yüzden geçmişime baktığımda en zor zamanlarda bile mucizeye ihtiyaç duymamıştım. Maddi manevi destek mucizeleri hep yanımdalardı :-) Herkes benim kadar şanslı değil.


Evet ben bir mucize istiyorum ama kendi adıma değil. Çok sevdiğim birinin alkol tutkusundan kurtulması benim için bir mucize olacaktır. Ve ben bu mucizeyi istiyorum. Bu mucize için dua ediyorum. Hayatımda ilk defa kendimden başka biri için deliler gibi korkup endişe ediyorum. Ve ilk defa kendimden başka biri için "MUCİZE"istiyorum diye bağırıyorum.
Sevgiyle,

15 Kasım 2009 Pazar

Huzur ;


Pazar akşamı , "Baba 3" filmini seyrederken dışarıdaki kör karanlığa baktım. Hayatımın içinde dünya kadar ters giden şey olduğu halde ne kadar huzurlu olduğumu düşündüm. Böyle hissetmeyeli sanırım en az bir 4-5 sene olmuştu. Hissettiğim kadar varmışım. Huzurlu hissetmek için , çok fazla şeye ihtiyacım yokmuş. Ben ve ben yeterliymişim. Niye bunları insan doğumunun hemen arkasından öğrenemiyor ki :-)

2012 filminde ne yazıkki yer bulamadık onun yerine Adana dostlar kebapçısını tercih ettik. Perşembe günü uzun zamandır gitmek istediğim tiyatroya gideceğim.

Koşturmayla geçecek bir hafta var önümde. Düz vites durumunu henüz tam çözemedim:-) Bu yüzden sanırım biraz perişanlık çekeceğim.. Tekrar araba sahibi olmam için çoook çalışmam lazım çooookk :-))

Sevgiyle

11 Kasım 2009 Çarşamba

Ordan, burdan, şurdan :-))


Bugün :-)) evet gülerek yazıyorum ki , Bir sene önce taşındığım ve hala kredisini ödediğim evimden tekrar taşınıyorum:-)) Annemle babam beni doğururken bu kız gezgin olsun, bir evde en fazla üç sene kalabilsin diye dua mı etmişlerdi yoksa bana bir çeşit vudu büyüsü mü yapıldı?? Herneyse sonuç olarak daha güzel bir hayat için kollarımı açmış bulunmaktayım. Yeni güzel günler beni bekliyor. Üstelik evimide kiraya verdiiimmm :-)) bu haberlerin en güzeli benim için.

Tekrar araba kullanmasını öğreniyorum dostlar :-)) senelerce otomatik vites araba kullanmış biri için vitesli araba kullanmak çoookkk zooorr :-( ama bununda üstesinden geleeğim :p.

Kıymetlim yarın İsvicreye gidecek . Eee tabii bizi allah kavuştursun.:-))

9 Kasım 2009 Pazartesi

Günahlarım,


Rahmetli Mina Urgan'ın bir kitabında, " Hiç kimse genç olduğu için sevinmez çünkü önünde çözümlenmesi gereken sorunlar ve toplum baskısı vardır, yaşlandığında da hastalıklar peşini bırakmaz . En güzel yaş orta yaştır. Öncelikle sağlığı yerindedir ve hayattan ne istediğini biliyordur." Tam olarak bu cümlelerle olmasa bile anlatmak istediği buydu. Kendisi 80 küsur yaşında vefat etmişti. Rahmetli vefat ettiğinde ben daha yirmi yaşlarımdaydım.

Yapmak istediğim o kadar çok şey var ki bu hayatta. Ama nedense bu yaşıma kadar hep bir engelim çıktı. Bunun ardına sığınmıyorum. Öz eleştiri yapacak olursam , o engelleri aşacak gücü asla kendimde bulamamıştım. Şimdi kaybettiğim zamanı nasıl telafi edeceğimi bilemeden oradan oraya koşturuyorum. Zamanın bu kadar hızlı aktığından bahsetmişlerdi bana. Ama bu benim isteklerimi ertelememe engel olmamıştı. Şimdi görüyorum. Zaman çok ama çok hızlı akıyor ve telafisi ne yazık ki mümkün olmuyor.

Şimdi ki aklımla , geçmişte yaptığım hataları düzeltebilme şansı verselerdi , inanıyorum bütün hayat akışım değişirdi. Hırslarımın , gururumun, öfkemin, anlayıp dinlemeden verdiğim (yargısız infaz) kararların, silip atarak hayatımdan çıkarttığım insanların ve pişman olduğum halde geri dönemeyişlerimin hesabını kendime verdiğimde "keşke" cümlesini kurarak üzülmek için bile vaktimin kısıtlı olduğunu fark ettim.

Hayatımda en önemli kararları öfkemle ve sabırsızlığımla almak ne büyük bir pişmanlık ve üzüntü yaratmıştı. KEŞKE DAHA AZ ÖFKELİ VE DAHA SABIRLI BİR İNSAN olabilseydim derken bir baktım ki farkında olmadan o yola girmişim. Geçmişe baktığımda bulunduğum bu yerde bile olabilmenin benim için bir lütuf olduğunu fark edip , insanoğlunun elindeki değerlerinin kıymetini kaybettikten sonra fark etmesine fırsat vermeden elimdeki değerleri koruyarak geçmişimden özür diliyorum.

6 Ekim 2009 Salı

Ada da bir tam gün..

Eski günlerde toplaşırdık kız kıza, ilkin'ciğimin küçükyalıda ki evinde. Önceleri sadece dizi izlemek için salı günleri çöreklenirdik evine. sonra perşembeleri de toplaşmaya başladık. Sonra başımız her sıkıştığında , her ağladığımızda , güzel bir şeyler yaşadığımızda (pek nadir olurdu) paylaşmak için koşardık kutu gibi evimize.. İlkin'im Adaya taşındığından beri artık bu toplaşmalar tarih olmuştu. Ama bugün o günleri anarak koşarak özlediğim patatesli börek kokulu bal dök yala eve gittim. Nasıl özlemişim dağınık kafa ile saçma sapan konuşarak hiç bir şey anlatamamayı:-)) .

Geleceğimizi duyduğunda önceden hazırlık yapıp en leziz yemekleri önümüze koyan, aşk acısı çeken kocaman kazıkları (BİZ) dinleyerek bizimle üzülen ve yaktığı sigarayı bizim üzüntülerimiz yüzünden ardı ardına içen her zaman kapısı ardına kadar açık olan güzeller güzeli İlkinim. Sen varol hep bizim yanımızda ol. Annemin evinde rahat etmiyorum senin evinde ettiğim rahat kadar.. Sevgiyle

22 Ağustos 2009 Cumartesi

Senden öncekiler yalanmış ,

Onlar için boşuna üzülerek vakit harcamışım..

Hatırladın mı ,arabamı sattığım gün hüngür hüngür ağlayarak neden neden diye isyan ederken bana dönüp olsun ben varım ve her zaman yanındayım demiştin.. İlk defa duymuyordum bu cümleyi üstünde de durmamıştım bu yüzden. Hep bilirim ki o an ki hislerdi insanları konuşturan.

Daha önceki zamanlar da ki pervasız hareketlerim , kendimi sevgilerden üstün tutuşum ve sevgileri bozuk para gibi harcayışım belki çevreme kötü yansıtmıştır beni.. Bilmem. Belki de ben gitmeye kalktığımda bana GİTME diyen kimse olmamıştı ..

Hayatın bana ne kadar hızlı akıp gittiğini hatırlattın. Sevgime sahip çıkmayı öğrettin. Gülmeyi öğrettin. Sinirlerime hakim olmayı öğrettin. Küfür etmemeyi :-)) en stressli durumlarda bile durmayı öğrettin.

Seninle her yere her zaman her durumda olmaya hazırım. Bu dünyadaki hayatımın hikayesini seninle kapatmak bana verebilicek en güzel hediyedir. ..

Bu sadece sana.

31 Temmuz 2009 Cuma

İstanbul' da bir öğlen vakti












Mis gibi boğaz havası almak gibisi yokmuş. Bir de elimde sevdiğimden hediye gelen fotoğraf makinesi ile kendimi Turist Ömer gibi hissettim. Her gördüğümü çekmek, her çektiğimi yayınlamak istedim. Fakat meğerse fotoğrafçılık o kadar kolay değilmiş. Çektiğim fotoğrafları tekrar bakınca hatalarını gördüğüm için ne yazık ki yayınlayamadım. Önce ustalaşıp sonra sizlerle paylaşacağım. Ama bu boğaz havası pek hoş geldi bana. bütün dertlerimi denize bırakıp karaya hafiflemiş çıktım.





31 Temmuz 2009

Sevgili Diren,

Blogumda ilk yazımı sana yazmak istedim.

Benden yaşça küçük biri olsanda benim için öğrenilecek çok önemli bir "hayat dersini" öğrettiğin için.

Teşekkür ederim.

Sevgiler dostum..