27 Eylül 2010 Pazartesi

Hikaye Bölüm 4

Cep telefonuna belki elli defa baktı. Arayan var mı? diye. Aramıyor ? neden hiç merak etmiyor diye düşünürken içi sızladı. Son olduğunu bilmeden görüştüğü o  son kez , duymuştu onun doktora gideceğini Giderken hata bende demişti, Sana layık olamıyorum demişti. Sen daha iyilerine layıksın demişti. Şimdi ihtiyacı vardı  ona her zamankinden çok...

Koca toplantı masasında bilgisayarını çıkartıp fişe taktı, Kahverengi duvarlar ve bordo koltuklar kendisini kötü hissetmesine neden olmuştu. Cep telefonunu sessize aldı. içeri giren çaycıya bir bardak soğuk su söyledi. Beklemeye başladı. On dakika sonra içeri 3 kişi girdi. Enerjik tavırları kasvetli toplantı salonuna biraz renk getirmişti. Kendisini iyi ifade edebilmek için ayna karşısında bir saat çalışmıştı :-) Aynı enerjik tavırla o da kendini tanıttı. Önce sohbet edildi bir kaç dakika kadar. Sonra hazırladığı projeyle ilgili görüşmeye başladılar. Projesiyle ilgili bilgi verdi.

Bu şirket patronunun sanırım işi yok diye geçirdi içinden. Projedeki lambanın yerini bir buçuk saattir  kendi aralarında tartışıp çözüme ulaştıramamalarına gıcık olmuş burda harcadığım vakte acıyorum yarrabbim diye yalvaran gözlerle satınalma müdürüne baktı ardından da saatine.

Baharda yazı aratmayacak olan sıcak ve Mecidiyeköy'deki kalabalık gene mide bulantıma neden oldu diye düşünürken aklına sabahtan beri hiç bir şey yemediği geldi. Evde yiyecek bir şey yok. Canım zaten yemek yapmakta istemiyor. O gittiğinden beri mutfağa girmemişti. Buzdolabındaki peynir muhtemelen rokfor kıvamına gelmiş domateslerde organizma üretmeye başlamıştır diye düşünürken buzdolabındaki kokuyu hayal edip tekrar midesi bulandı.

Kendini acil tarafından taksiye attı. Kafasını cama yasladı. Yüzünün  bembeyaz olduğunu hissetti. Taksi şoförü ona bakıp "hastaneye gidelim isterseniz iyi görünmüyorsunuz" dedi. Kuruyan ağzından boğuk cümlelerle "gerek yok karşıya lütfen" diyerek gözlerini kapattı.

Gücü kalmıyordu.  Bir aydır hergün daha kötü hissediyordu kendini. Hiç geçmeyecekmiş gibi acısı gittikçe büyüyor. Gözyaşlarını bir türlü akıtamıyor akıtamadıkça boğazındaki yumru büyüyor, boğazındaki yumru büyüdükçe midesi küçülüyordu.

Kendimi bırakmıyacağım dedi fakat kendisi de inanmaıştı...

26 Eylül 2010 Pazar

Hikaye Bölüm 3

Düşüncelerimi fırına koydum:-) pişmeleri için derken buldu kendini. Tek başınaydı ve sesli konuşmuştu. Gülümsedi. Votka vişne hazırlayıp ayağını uzatıp oturdu. Bir süreliğine borçlarını , onu terk eden sevgilisini ve cuma günkü doktoru düşünmemeye karar verdi. Votkasını yudumlarken Vivaldi'nin dört mevsimine kendini bıraktı. Herşey yoluna girecek diye düşündü. Girmeli. Benim buna gücüm var.

25 Eylül 2010 Cumartesi

Hikaye Bölüm 2

Plazadan aşağıya indi. Kapının öünde ciğerlerine oksijen çekmeye çalıştı ve aynı zamanda boğazında ki düğümü yutkunarak yok etmeye.. Gözlerinde biriken yaşları boşaltmak ve rahatlamak için nelerini vermezdi ama etrafta bu kadar insan varken cesaret edemedi. Fulya'nın tam ortasında biraz önce çıktığı plazanın önünde korna seslerinin arasında öylece kaldı.

Elini çantasına atıp bir sigara çıkardı. bir süre çakmak aradı. aynı anda çalan telefonunu çantasının içinde bulmaya çalıştı. En sinirlendiği şeyin her gün en az 5 defa başına geldiğini fark etti. Çantasında aradığı hiç bir şeyi bulamamaya deli oluyordu. Ne çakmak ne telefon.. Israrla çalan telefonunu duymazdan gelip yan tarafında sigara içen genç kızdan ateş istedi ve yolun kenraına yürüyüp taş çiçekliğin kenarına oturdu.

Yüzde 20 şans demişti Doktor . Bo çok az değil mi Doktor Bey demişti. Sanki şansını arttırmak doktorun elinde imiş gibi. Elimizdeki teknoloji ile  şansınız bu kadar ne yazık ki. Üzgünüm demişti. Tedavı  için lütfen gecikmeyin. Salı günü bekliyorum ... Hımm ne ? neden ben ? neden neden????


Taksi çevirdi. İş çıkışı olması yüzünden artan trafikten kaçmak istedi. Ama tek başına kalmaktanda korktu. Saçma uyuşukluk ve uyku hali gene bastırdı. Son zamanlarda sıkça oluyordu. Taksi şoförüne gideceği yeri söyledikten sonra gözlerini kapattı. Uyuşuklukla birlikte mide bulantısını gidermek için camı açtı.

Herşeye baştan başlayacağım gene diye düşündü. Baştan..

21 Eylül 2010 Salı

HİKAYE BÖLÜM 1

Geç uyumuştu, ama erken uyandı. Yataktan kalkmak istemiyordu. Bir süre daha gözlerini kapalı tuttu. içinde ki kime olduğunu bilmediği öfke aklına geldi. Uzun zamandır işleri hep ters gidiyordu.Evini satamıyor, baş belası kiracısından kirayı alamıyor sonuç olarakta ev kredisini ödeyemiyor üstüne üstlük bir sürü firmayla görüştüğü halde verdiği teklifleri bir türlü paraya çeviremiyordu. Yataktan kalkıp duşa girmek için hamle yaptı. Kendi ter kokusundan artık rahatsız oluyordu. Sonra o garip uyuşkluğu hissetti ve vazgeçti. Kiracısının kirayı ödeyececiğini sanıp ne zamandır almak istediği ve aldığı kahve makinesinin başına gitti. Sigarayıda fazlalaştırmıştı. Kahveyi yaptı. yarı çıplak TV nin önüne geçti. Bitkin uyuşuk ve bezmiş olarak gözünün çapaklarını yüzünden elinin tersi ile silerek salak sabah programlarını seyretmeye başladı. saate baktı sekizi çeyrek geçiyordu. Gün içindeki sonunda iş çıkmayacağına emin olduğu randevuyu kibarca erteleyip çöp eve dönen evini toprlamaya başladı. Bir saat kadar bununla uğraştıktan sonra bir kahve daha yaptı. Bugünün diğer günlerden farkı yoktu ama hep bir ümidi vardı bir sürpriz bir mucize ... İnsanın ayakta tutan şeyin sadece ümitleri olduğunu gayet iyi biliyordu. Ve hep ümidi vardı. kimi zaman az kimi zaman çok. ..

13 Eylül 2010 Pazartesi

Gözünü sevdiğim eylül,

Bana hep bir hüzün veren eylül  ayı ilk defa bu sene geldiği andan itibaren mutlu etti. Bloğumu ne zamandır boşladığımı  fark ettim. Kendi kendime kaldığım ilk anda birşeyler karalamamın gerekliliğini fark ettim.


Fazla sıcak bir yazdan sonra şöyle püfür püfür esen , karadenizin bir köyünde tatil yaptık. beni en çok etkileyen denizin vahşiliği idi. Denizi seyrederken bu öfke ve vahşiliğin karşısında , ne düşüneceğini açıkçası şaşırıyor insan. Bakmaya ve etrafı keşfetmeye doyamıyorsun. En önemlisi bana ,bu vahşi deniz yalnızlığı çağrıştırdığı için (her ne kadar uzunca bir süredir beraber olmuş ve birbirimizi kanıksamış  olsakta) sevgili eşimin her durumda yanımda olmayı seçmiş olmasını tekrar hatırlayıp kendimi çok mutlu hissetttim.. Sanırım bana öğrettiği tavlada yenilmeye başlayınca oldukça mutsuz oldu ama bu tatilde o kadar mutsuzluk olsun :-)