25 Ocak 2010 Pazartesi

Ev yerleştiriyorum ve çok yorgunum;


Dört beş gündür inanılmaz koşturma içindeyim. Ama bu koşturma evin içinde . Boya badana bitti, temizlik başladı, temizlik bitti eşyaları yerleştirme başladı ,eşyaları yerleştirme bitti temizlik başladı bu kısır döngü hiç bitmeyecekmiş gibi hala devam ediyor. Kazak gömlek pantolon hırka görmek istemiyorum. İnsanın bu kadar çok eşyası olup birde onlardan ayrılmakta bu kadar zorluk çeker mi kardeşim.. ?

Tabii bu kadar hareketi tek başıma yaptığımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Sevgili temizlikçi Sevgi'miz bizi hiç yanlız bırakmadı eksik olmasın:-) O kadar şeker bir ailesi var ki inanamadım. Kocasına tapıyor. Oğluna tapıyor. Kocası ile hiç kavga etmediğinden bahsetti bana.. Şaşırdım. Kaç senelik evlisin diye sorduğumda 6 sene dedi. Hiç mi diye tekrar sordum . Bünyem kavgasız bir ilişkiyi anlamakta zorluk çekti. Hiç abla biz asla küs yatmayız dedi . Bu sözün bittiği yerdi benim için. Benden cevap çok komikti. Tabii canım böyle olmalı zaten aferim dedim.????!!! Çok bilirim ya bunları bir de tutmuş ders veren öğretmen edası ile aferim diyorum. Alkışşş:-))

Yorganlar yıkanıyor yazlıklar tv reklamlarında gördüğünüz havası alınan naylon torbaların içine koyuluyor gardrobun hangi tarafının kullanılacağına karar veriliyor ve kazakların yeri beğenilmeyip tekrar yer değiştiriliyor. torbaların havası kaçıyor tekrar tekrar havası alınıyor. Sevgi'ninde benimde burnumuzdan ter damlıyor. Temizlenen yerler bitmek bilmeyen matkap işleri yüzünden tekrar temizleniyor. Şiştim..

İş görüşmelerim bu yoğunlun için de hızlı bir şekilde devam ediyor !!! Şaşkınım evet çünkü evde hiç bir işim olmayıp otururken bir tanesi geriye dönmedi .:-)) şimdi işim acele ya, yetiştirmem gereken işler var ya . Bu kargaşanın içinde görüşmeye gideceğim kıyafeti bulmanın ne kadar imkansız olduğunu anlatsam anlayabilir misiniz :-))

Geri sayım başladı . Şafak 9

Sevgiyle

19 Ocak 2010 Salı

Hayal kuruyorum; evrene gönderiyorum , bakalım işte:-)


Şimdi ben bir hayal kuruyorum ve onun olması için secret kitabında ki gibi sadece onu düşünüp olmasını bekliyorum.

Kurduğum hayalimin adı bebek. Yani ben anne olmak istiyorum.

Sağlıklı ama çok sağlıklı ,

Zekası dedesine( kayınpeder)

Gülümsemesi ,adaleti ve neşesi babasına,

Çalışkanlığı teyzesine(ablama),

Temizliği anneme ve kayınvalideme,

Görüntüsü bana ve babasına :-))

Bunların hepsini evren kabul ederse ben şanslıyım demektir. Bu sebepten şansıda bana benzesin:-))


Sevgiyle


16 Ocak 2010 Cumartesi

Yedi cüceler:-))




Issız adam; kızsız adam ; Ivır zıvır adam



Bu filmin sonunu asla anlamayacağım. Neden yaa neden. Adam hatasını anlamış, kadın deli gibi adamı seviyor. Son karşılaşmada her ikiside yalan söylüyor. Ve her ikiside yalan söylediklerini karşılıklı olarak biliyor. Peki neden ayrılıyorlar.? Yoksa mutlu son yok mu?. Birleşselerdi , evlenselerdi o büyük aşk küçük aşk belkide hiç aşk mı olacaktı.? İşin aslı, seven insanlar ayrıldıklarında sevgileri aynı kalıyor veya daha da büyüyor ama evlendiklerinde birbirlerinden şiddetli biçimde nefret ediyor veya beraberlikleri zaman içinde alışkanlıklara dönüşüyor .? mudur? Tercümesi yok. Bilmiyorum. Bunu bir bilen de yok eminim. Ama şunu net biliyorum. Yaşanılan hiç bir aşk acısı kalıcı değil. Hatırlanan acı günler ufak gülümsemelere , mutlu günler kahkahalara bırakıyor. Ve perde kapanıyor.:-)) Sabahtan beri evin içinde sağa ve sola koşan iki insanız. Kıymetlimin elinde matkap , kalem tornavida :-) Bense sürekli sağı ve solu toplar durumdayım. Toplanacak pekde birşey kalmadı aslında evde. Bir tv, koltuk ve yer yatağı . Tv de Issız adam :-)) Film bittiğinde ikimizde aynı yorumu yapıyoruz. "Yahu bunlar niye birleşmiyorlar anlamıyoruuum" Şafak 19:-) hazırlıkları yarıladık. Yorulduk ama çok zevkli. Herşey pırıl pırıl olacak . Kıymetlimin elinden her iş geliyor. İnanılmaz yetenekli bir adam. Bazen ona hayranlığımı gizliyemiyorum. Bütün evi baştan yarattı. :-)) Eee ben seçmişim işte:-)

Canım arkadaşım Çisel kızı ile birlikte çektiği inanılmaz fotoğraflar göndermiş. Canım arkadaşım Sezer iyiymiş ve hayatında herşey yolunda imiş
Canım arkadaşım Nilüfer den ses soluk çıkmamaktaymış
Anneler ve kızları toplantısı 27 Ocakta imiş.

Sevgiyle,

14 Ocak 2010 Perşembe

Hoşgeldin;

Hiç ummazdım oldu sonbaharda

Hediye gibi geldin hoş geldin

Seyirlik değil ömürlük olsun

Dilerim bu defa bu son olsun

Seyirlik değil ömürlük olsun

Bir yastıkta nasip olsun

Gel koynuma gel boynuma gel

Akşam gözlü esmer

Sefa geldin son ihtimalim

Bir sana kalmış halim

Hoş geldin

Seyirlik değil ömürlük olsun

Dilerim bu defa bu son olsun

Bir yastıkta nasip olsun

Gel koynuma gel oyunuma gel

Akşam gözlü esmer


Sezen Aksu

Nietzsche ;

Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
Cenneti de gördüm cehennemi de
Öyle bir aşk yaşadım ki
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.
Bazıları seyrederken hayatı en önden,
Kendime bir sahne buldum oynadım.
Öyle bir rol vermişler ki,
Okudum okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde,
Hem kızdım hem güldüm halime,
Sonra dedimki 'söz ver kendine'
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
Öyle bir hayat yaşadım ki,
Son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymişki zaman,
Hep acele etmem bundan, anladım...

Mevlana;

Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.

Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi...
Ağladım.

Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu
öğrendim.

Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacağını,
zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim...

İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
Sonra da her insanin içinde
iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.

Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu
öğrendim.

İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu...
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.

Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek
Gerektiğini öğrendim.

Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar
önemli olduğunu öğrendim.

Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana...

Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...

Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta...
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asil yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine vardım.

Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
olduğunu öğrendim.

Namusun önemini öğrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el
sürmemek olduğunu öğrendim.

Gerçeği öğrendim bir gün...
Ve gerçeğin acı olduğunu...
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da
“lezzet” kattığını öğrendim.

Her canlının ölümü tadacağını,
ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.