26 Şubat 2010 Cuma

O ve BEN,


2006 yılının nisan ayına rastlıyor olması lazım tanışıklığımız. Bir iş başvurusu için İstanbul'un Pendik ilçesinden taaaaaa Maslak ilçesine gitmiştim. Yeni boşanmış kendine oldukça güvensiz ve konuşurken kelimeleri unutan bir zaman dilimi içersindeydim. Önce beni karşıladı. Karşımda cici mi cici bebek gibi biri duruyordu. Son derece sıcaktı.İsmine bir erkek dj in sahip olduğundan bahsetti sonrasında mülakat yaptık. Zor bir süreç geçirdiğimi belli etmemeye çalıştım. Beni ilk defa tanıdığı için işe bile giremesem kimsenin aklında aptal bir sarışın olarak kalmayı istemem. Meğersem kendi yerine arıyormuş , işten ayrılacakmış.

Beni işe aldı:-))) İşi göstermek için bir süre beraber çalıştık.Bıcır bıcır konuşmaları ile içimi ısıtmıştı. Güzel saçlarına hala hayranlık duyarım. Sanki onu yeni tanımamıştım. Çoook önceden beri hayatımda idi. Sevgilisinden yeni ayrılmıştı ve acı çekiyordu. İki acı çeken insan olarak başladı aslında dostluğumuz. Arkadaşlığımız demiyorum , DOSTLUĞUMUZ...

O sene yazı beraber geçirdik . Kah Bodrum'da , kah İstanbul'da. O kadar çok şey paylaşmıştık ki geç edindiğim ama asla terk etmeyeceğim bir dostum olarak bakmıştım ona. :-))))) Bizim beraberliğimiz sırasında olanlar ise aşağı yukarı aşağıdaki gibiydi:-)
Fal baktırdık,
kızkardeş evledirdik,
Araba ile Bodrum'a gittk
sarhoş olduk,
Ben bizim araba diye başka bir arabaya binmeye kalktım,:-)))))
Aynı odada sızdık,
Bağıra bağıra şarkılar söyledik,
Ferhat göçer çaldığında sustuk,
Ağladığımızda teselli ettik.
Bize asılan adamları beraber ekarte edip katılırcasına güldük,
Kendimizi kötü hissettiğimizde birbirimizi aradık,

Bu listeye daha çok şey ekleyebilirim.. Ama gerek yok.

Sözün özü çok şey paylaştık..

Ve bir gün gitti..

Herkesin bu hayatta bir misyonu varmış.

Hiç düşünmemiştim. Boşandım , hayatıma girdi . Evlendim, daha doğrusu evlendirdi . Beni kıymetlimle tanıştırdı ne olduğunu bilemedim ve anlayamadığım bir şekilde hayatımdan çıktı.
Onun da misyonu beni kıymetlimle tanıştırmakmış!!!.
Bu sadece o ve ben'e.
Seni hala özlüyorum bilesin.

Sevgiyle,

22 Şubat 2010 Pazartesi

Tencere Fincan kek:-)) (alıntıdır)


Haydi canı sıkılanlar, mutfağa.. Denemeye değer bence... Baylaarrrr, sizler de deneyebilirsiniz, ya da eşlerinize verebilirsiniz tarifi... Hepinize kolay gelsin ve de afiyet olsun...

TENCEREDE FİNCAN KEK


1 Yumurta

1 çay bardagı süt

1,5 çay bardağı şeker

2 çay bardağı un

2 yemek kaşığı kakao

1 paket vanilya

1 paket kabartma tozu


Bütün malzeme çırpılır, 6 tane nescafe fincanı yağlanır(Türk kahvesi fincanlarının bir büyük boyu) karışım fincanların yarısına kadar doldurulur(istersni z fincanın içine topkeklerin altına koyulan kek kağıtlarından koyabilirsiniz çok güzel oluyor)bir tencereye ılık suyu, fincanların dışından yarısına gelecek kadar dök ve ağzı açık kaynamasını bekle, kaynayınca tencerenin kapagını kapat, ağzını hiç açmadan kısık ateşte 20 dk pişir, altını kapattıktan sonra15 dk kapağı açmadan dinlendir.
NOT:Tencerenin kapağından buharlasan su damlamasın diye ben kağıt havlu veya temiz bir bez koyuyorum. 6 fincan dedim ama karışım az koyulup fincan coğaltılabilir. Üstüne dilerseniz yarım paket çikolata sosu yapıp dökebilirsiniz çok sık oluyor Arkadaşlar gerçekten çok pratik ve güzel oluyor denemenizi ısrarla tavsiye ederim, sünger gibi oluyor göz göz kabarıyor, top keklere benziyor...
Sayın Sezer Hanım'a sevgilerimle :-))

20 Şubat 2010 Cumartesi

Seyredilen filmler;

Avatar
The Comlicated,
The Women,
Başka dilde Aşk,

Ben asla film eleştirmeni olamazmışım.Hepsi çok güzeldi. Avatar'ı üç boyutlu seyrettim. Görüntüler muhteşemdi. Aşk , savaş, varoluş ve yokoluş filmde herşey vardı. Üstelik bilim kurgu. Sanırım herkes seyretmiştir. Tavsiyem seyretmeyenler için kesinlike 3 boyutlu seyredin. Sadece bir problem var , gözlükler yüzünden veya boyut farklılığı yüzünden filmin sonlarına doğru yorulduğumu hissettim.

The Comlicated, Melry Streep Alex Baldwin oynuyor. Benim için bilinen bir gerçeği tekrar ve acımasız bir şekilde anlatmış. Eski ilişkileri tekrar denemek ne yazık ki pek başarılı olamaz. Ortada çocuklar olsa dahi. İlişkinin koptuğu yerden tekrar bağlanmaya çalışması, çiftlerden birinin bir takım korkuları , diğerinin ise bir kere daha deneyelim ne kaybederizleri üzerine kurulu. Oldukça komik bir film. Bence seyredilmeli. Korkuları ve toplum baskıları yüzünden yeni hayata yelken açamayanların özellikle seyretmesini tavsiye ediyorum.

The Women, filmi çok geç bir saatte seyrettim. Çok sesli güldüm. ve üst komşunun veya alt komşunun ?? uyarıları ile kendime geldim. Bizde duvarlar oldukça çok ses geçiriyor. Mesela yukardaki karı koca kavgasına hiç zorlanmadan eşlik edebiliyorsunuz. Filmde Meg Ryan oynuyor. Evet filmi seyrettiğinizde sonunu tahmin ediyorsunuz ammaaa :-)) aldatılan bir kadının neer yapabaliceğini tahmin edemiyorsunuz.

Başka dilde Aşk, çok etkiledi. Yumuşacık bir film. Doğum esnasında veya sonrasında , duyu organlarınızda ki bir takım kayıplar , ne yazık ki hayatın içinde diğer insanlardan daha fazla mücadele etmenize yol açar. Zaten 5 duyu organı ile bu kadar zorken hayat, biri eksilince ne kadar sevimsizleşir . Tahmin etmek çok da zor değil. Bunuda çok güzel anlatmışlar.

Sevgiyle,

O ne !! Şiddetli bir şekilde kilo almışım ??

Tartıya inanamıyorum. Hayatımda görmediğim kiloya sahibim. Bedenim bu kiloya alışık değil. Ya allah kahretmesin. Ben şimdi nasıl kilo vereceğim??? Nasıl fark etmedim peki onu anlamıyorum. İnsan kilo aldığını fark etmez mi? Hayır ben fark etmedim. Bütün arkadaşlarım benimle dalga geçerdi her kilo aldım dediğimde. Ama bu defa gerçek tartıdaki rakkam. Koşarak gardrobu açtım. Yaklaşık 8 ay önce giydiğim bir pantolonu denedim. Dehşet gözlerimden dışarı çıktı. Ben sekiz ay önce bu pantolonun içinde dönüyordum.

Hayır işin ilginç yanı hayatımda hiç rejim yapmadım. Bilmem ne yenmesi lazım ne yenmemesi lazım. Canımın çektiğini götüren cinstenim ben. Sevgili Kymetlim benim her daim güzel olduğumu söylüyor, evet evet tahmin edeceğiniz gibi benim panik halimi görüp biraz yatıştırmaya çalışıyor biraz da başından savıyor. Hayır işin kötü yanı giyecek bir tek pantolonum , eteğim kısacası kıyafetim yok . Yooo bu böyle olmaz. Bugün itibari ile rejime gireceğim. Kibrit kutusu kadar peyaz peynir :-))) benim neyime yeterse . Neyse canım biraz alışveriş en azından geçici bir süre konuyu kapatır. Bu trajik olay da sporla hallolur sanırım. Halolur mu gerçekten.?

Ne biçim bişey kardeşim bu kilo vermeye çalışmak? Şimdi ben magnumun çıkolatasını yiyemeyecek miyim?

Senelerce etrafımda rejim yapan arkadaşlarımla hep tartıştım. "Arkadaşım delimisin yaa insanlar seni olduğu gibi kabul etsin ne var tombişsen sanki" Cevap olarak " tabi senin için konuşması kolay hayatında hiç kilo aldın mı sen acaba? Kıyafetlerini deneyip de giyecek bir şey bulamadığın oldu mu? kıçını başını kapatmak için uzun trikolar giydin mi? Sevdiğin bir sürü kıyafetten vazgeçmek zorunda olduğun oldu mu?" derlerdi. Sanırım şimdi sıra bende?

Evet canım halledebilirim Bu meseleyi. Az yiyeceğim çok hareket edeceğim. :-p . Başladık bakalım rejime hadi hayırlısı
Sevgiyle,



11 Şubat 2010 Perşembe

Romantik bir şehir bize şahitlik yaptı,


























































Romantik bir şehirdi Paris. Düğün stresine girmeden, elimizde şampanyalarla bol bol gülerek eğlenerek evlenmek herkese nasip olmaz. Elimizde haritalarla gezerek, en güzel restaurantları keşfederek, dilsizlerin şehrinde:-) beş gün geçirdik. Hafızamızda, geçirdiğimiz her gün çok güzel birer anı olarak kalacak.


Sevgiyle ,








1 Şubat 2010 Pazartesi

Yolculuk var:-)

Geri sayım bitti sayılır. Yarın Paris'e gidiyoruz. Evlenmeye:-) Uzun bir zamandır süren ilişkimizi artık isim koyma zamanı geldi. Beraber bir hayatı paylaşmaya ve gelecekte beraber ölmek için yemin etmeye gidiyoruz.

Hayat arkadaşım , babam , çocuğum , sevgilim ve kısacası herşeyim iyi günde ve kötü günde hastalıkta ve sağlıkta yanında olacağıma yemin ediyorum, yemin ediyorum, yemin ediyorum.

Geri dönüşümde resimlerle beraber Paris günlüğü hakkına yazımı okuyabilirsiniz.

Şimdi hazırlanma zamanı.

Sevgiyle,