28 Aralık 2009 Pazartesi
Bin dilek tuttum..
16 Aralık 2009 Çarşamba
Ortaya karışık,
Heryerde birbirine girmiş halk. Hergün taşlı sopalı kavga , kan ve ölüm.
Dünya sıralamasında domuz gribinden ölümlerde Türkiye ilk 10 a girmiş..!! Ama bu arada yoğun bir şekilde aşı olmayın kampanyası var. Birileri acaba Türk ırkını yok etmeyemi çalışıyor.
Ayağıma neden basıyorsun diye yumruklaşan, yolda yürürken trafikte otobüste birbirine saygısız binlerce insan.
Ne kadar keyifli olunursa bu durumda o kadar keyifliyim.İşte ortaya karışık.
..... yle
12 Aralık 2009 Cumartesi
Hurriyetmax.com 12.12.2009 verilen bilgiye göre
Amerikalı bilim insanları zihinde acı veren anıların silinmesini mümkün kılan 'pencereler' tespit etti. Araştırmacılar, anıları canlandırıp, daha sonra korku ve travmanın kalıcı olarak silinmesinin mümkün olduğunu ortaya koydu. Önceki araştırmalardan farklı olarak bu 'silme' işlemi ilaç tedavisi gerektirmiyor ve mevcut terapiler kullanılarak sağlanabiliyor.
Araştırmacılara göre yeni teknik, sözgelimi eski askerlerin savaş alanında yaşadıklarının etkisiyle oluşan travmalardan kurtulmalarına ve yoğun bir şekilde fobi sahibi olan kişilerin tedavisine yardımcı olacağını düşünüyor. Araştırma, yönetmenliğini Michel Gondry'nin üstlendiği, Jim Carrey ve Kate Winslet'ın başrollerini oynadığı Türkçeye 'Sil Baştan' ismiyle çevrilen "Eternal Sunshine of the Spotless Mind" adlı başarılı filmin hikayesini hatırlatıyor.
Araştırmacı ekibin lideri New York Üniversitesi'nden Dr. Daniela Schiller, "Araştırmamız bir anının ömrü boyunca kalıcı olarak değişmeye elverişli hale geldiği fırsat pencerelerinin varlığını ortaya koyuyor. Hafızanın dinamiklerini anlayarak uzun vadede olağan dışı duygusal anıları içeren bozuklukların tedavisinde yeni yollar açabiliriz" diyor.
Sonuçları Nature dergisinde yayınlanan araştırma, farelerde yapılan deneylerden yola çıkılarak insanlar üzerinde deneyler yapılması sonucunda gerçekleştirildi.
Deneylerde gönüllülere korku dolu bir anıyı canlandıran nesneler gösterildi. Böylece bir anıyı canlandırmanın, bu anının tekrar depolanmadan önce düzeltilebileceği özel bir zaman penceresi açtığını ortaya koydu.
20 GÖNÜLLÜYLE DENEY
20 gönüllü ile yapılan deneylerde, denekler hafif elektrik şokuyla kendilerine gösterilen mavi renkli dörtgenden korkmaya koşullandırıldı. Ekip 10 dakika bekledi ve daha sonra gönüllülere tekrar tekrar renkli objeyi gösterdi, ancak şok uygulamadı. İkinci gruba 10 dakika beklenmeksizin aynı görüntü gösterildi. Bu grup bu obje gösterildiğinde korkmaya devam etti. Bir yıl sonra gönüllüleri tekrar incelendiğinde, gruplardan biri korku belirtisi göstermezken, diğer grup korku tepkisi vermeye devam etti.
Araştırmacılar bunun, evvela deneklerin korkuyu ya da kötü anıyı çağırmalarının sağlanmasıyla gerçekleşirken, bu yeniden çağırmanın ardından tedavi sürecinin altı saatten uzun olmaması gerektiğini ortaya koydu. Aşırı korkulara yönelik uygulanan geleneksel terapi anıların kalıcı olduğunu ve sadece hastaların düşünceleri bastırmaya koşullandığı 'yok etme çalışması' denilen süreçte değiştirilebileceğini benimsiyor. Ancak geleneksel terapi sonrasında bazı durumlarda anılar yeniden canlanabiliyor ve başka psikolojik sorunlara yol açabiliyor.
Yeni teknik ise anının tamamen silinmesine imkan veriyor. Uzmanlar yeni teknikle, anıların çağrılıp tamamen yeniden yazılabileceği spesifik 'yeniden birleştirme pencerelerinin' varlığını keşfetti.
KRİTİK ALTI SAAT
Bu pencere, korkunun ya da travmanın yeniden çağrılmasından 10 dakika sonra başlıyor ve altı saat var oluyor. Deneyler sonucunda, kasıtlı olarak geri çağrılan anının, beyin onu yeniden depolamadan önce silinmeye ya da kalıcı olarak yeniden yazmaya karşı savunmasız hale geldiği ortaya çıktı.
Araştırmanın mimarlarından Dr. Elizabetp Phelps, "Zamanlamanın korkunun kontrolünde önceden sanıldığından daha önemli bir yeri olabilir. Hafızamız esas olayın kesin bir hesabından ziyade, son geri alımı yansıtıyor" diyor. (hurriyetmax.com 12 aralık 2009 alıntıdır)
Sil baştan başlamak gerek bazen;
2004 yılında çekilen ve beni çok etkileyen bir film vardı. Türkçeye çevrisi "SİL BAŞTAN" Orginal adı "ETERNAL SUNSHINE"
Siz hiç sevdiğinizi kaybettiniz mi? Severek canınız acıyarak ayrıldınız mı? Hiç sevdiğiniz sonsuzlukta kayıp oldu mu? ve sonrasında çok acı çektiniz mi? Ölmek istediniz mi? Ayaklarına kapanarak geri dönmesini istediniz mi? Bu acılardan herhangi biri için yaşarken belleğinizi sildirmeyi mi ister diniz? yoksa sizi terk eden sevgilinizden nefret etmeyi mi uygun bulurdunuz?
Sevgiyle,
10 Aralık 2009 Perşembe
İki ayak bir pabuçda diye buna denir,
Murphy kanunlarını bilir misiniz? Acele işlerinizde aksilikler hiç bir zaman peşinizi bırakmaz. Çok önemli bir raporu kısa zamanda çıkarıp teslim edeyim derken arızalanan printer , ya da önemli bir toplantıya giderken yeni aldığınız arabanızın arızalanması gibi. İşte bugün öyle günlerden biriydi. Kısıtlı zamanda acil bir şekilde halledilmesi gereken işlerimizin ne yazık ki yaşadığımız aksilikler yüzünden bitiremedik. İstanbul'da yaşayan her zavalli insan gibi bizde bürokrasi , işleyiş ve kendilerini bulunmaz hint kumaşı sanan memurlardan nasibimizi aldık. Hatta almakla kalmayıp nüfus dairesinden alınan yanlış bilgilerde cabası. bu kadar gerginlikle çiftler genelde birbirlerine de girerler :-))) İşte o kısım otokontrolu yüksek biri için bile gerçekten zor bir süreçtir. :-))
Bu koşuşturma tabii ki çok güzel bir koşuşturma. Ama yaşayanlar bilir bir türlü anlayamazsınız tadını . Nedense güzel olması gerekirken sanki ilişkinizi doğrulamanız gereken bir süreç olduğunu düşündürttür adama.
Şimdilik O koşuşturmanın başındayız.:-) Yuva kurmak kolay değil dostlar . Hayırlı dualarınıza ihtiyacımız var. Çünkü vize işi sakat :-(( Bütün biletler tamamken bir aksilik olmaması için duaya ihtiyacım vaaaaaaaaaaarrr.
Sevgiyle
7 Aralık 2009 Pazartesi
Yıl 2012,
Yaşıtlarım bilir. Sene 1980 lerin başı , tv siyah beyaz. Uzay yolu diye bir dizi var yıl 1999 . Mr. Spak(nasıl yazıldığını hatırlamıyorum) Gözleri orjinal Maya, birde Kaptan Kirk (kesin böyle yazılmıyordu). Bir uzay gemisi ve içinde yaşanılanlar. Diziyi asla kaçırmazdım ve her seferinde hayallere dalardım. Uzay gemisinin içinde ben ve aslında adım Maya:-) Kurduğum hayallere o kadar inanırdım ki , gerçekten 1999 yılına geldiğimizde öyle uzay gemilerinin olacağını sanırdım. Mesela bir düğmeye bastığımda evin kapısından içeri girecek bir gemi:-)uzay gemisi tabii. Heryere uçarak gidiyorum. herşey otomatik.Dersleri yapmak daha kolay :-) hiç çalışmadan bütün bilgiler toplaşıp kafamın içine giriyorlar.Otomatik ya herşey. Parası olanda olmayanda eşit (neden böyle düşünürdüm hatırlamıyorum) Bende hergün değişik bir insan oluyorum (adım Maya ya) bir gün kraliçe (herşey otomatik ama kraliçe var:-)) bir gün uçan kadın, bir günde kötüleri yakalayan süper güçlü kadın. İşte bütün bunları bana hatırlatan bir film seyrettim pazar günü.
Bilirsiniz işte eski maya takviminde 2012 yılında aynı hizzaya gelen gezegenlerin enerjileri yüzünden yerkürenin eriyerek yok olacağı ve insanlık tarihinin geçmişe gömüleceği ile ilgili kıyamet günü.. Kıyamet gününü normal olarak hiç merak etmiyorum:-) Ve mümkünse sevdiklerimin , dostlarımında kıyamet gününü yaşamamalarını istiyorum. Filmi 4 kişi seyrettik. 3 kişi o kadar sevmediler ki filmi, çıkışta paramızı geri istesek alabilir miyiz acaba diye espri yaptılar. Bir kişi beğendi. Tahmin edeceğiniz gibi o kişi bendim. Bana çocukluğumu çağrıştırdı. Çocukken kurduğum hayalleri hatırtlattı. Aslında tipik bir Amerikan filmi. Amerika Başkanı ülkesini terk etmiyor ve onun için hazırlanan uzay gemisine binmiyor..:-)) Anlayacağınız propogandayı abartmışlar. Fakat görüntü yönetmeni dersini iyi çalışmış. Sonuç olarak benim için filmden geriye kalanlar biraz korku, unuttuğum hayallerim ve dostlarımla geçirdiğim güzel bir zaman.
Devrim bebek dünyaya hoşgeldin.. Çok sevdiğim dostlarımın 4 aralıkda bir bebekleri oldu. Sağlıklı sıhhatli annesine , babasına vatanına milletine hayırlı bir evlat olur inşallah. Ve en önemlisi tabii mutlu huzurlu bir hayatı olur.
Yarın dinleneceğim. Birazda ders çalışacağım. Ve rejim yapan sevgili arkadaşıma akşam yemeği hazırlayacağım.
Sevgiyle,
3 Aralık 2009 Perşembe
Herşey zamanını bekler,
Çok sevdiğim Sezer'imin çok sevdiğim sözüdür. Bu söz beni çok zaman öncesine döndürdü. Seneler önce çocuk sahibi olmak için uğraşırken, yaşadığım talihsiz olay yüzünden çocuk isteğimi rafa kaldırmıştım. Deliler gibi çocuk istememe rağmen. Herşey insanlar içindir diyerek yaşamıma devam etmiştim.
Şimdi ise değişen çok şey var hayatımda. Kıymetlim , bana çook çocuk istediğini ilk söylediği zaman arkama bakmadan gitmek istemiştim yanından. Tek başıma kaldığımda girdiğim ağlama krizide cabası. Birgün neden çocuk sevmiyorsun sen diye sordu bana. Açıklayamamıştım. Boğazım düğüm düğüm olmuştu. O zaman yaşadığım duygusal travmayı bir erkeğe nasıl anlatabilirdim ki. Anlatmayı becersem anlayabilir miydi? Geçmişimde anlayabilmişler miydi.?
Korkularından kaçamazsın demişti Sezer.Yüzleş ve savaş. Başını deve kuşu gibi kuma sokamazsın. Çocuk istiyorsun. Dene tekrar dene. Bir sabah yataktan kalktığımda kararımı vermiştim.Kaçmayacaktım.Aynaya bakarak hayatta en çok istediğim nedir diye sordum kendime. Cevabım bir "aile" oldu. Aile anne baba ve çocuklardan oluşur. Peki, senden çocuk isteyen bir adamla berabersin.Daha ne bekliyorsun ? İlk işim kıymetlimi aramak, ve ona BENDE ÇOCUK İSTİYORUM AMA ÇOK KORKUYORUM DEMEK oldu. Biz birbirimize destek olacağız. Olmazsa da olmaz . Benim kıymetlim sensin. Ama deneyelim lütfen dedi. Evet dedi. Ve evlilik tarihi öne alındı.
Bugün Sezer'le otobüse yürürken " Canım üzülme , herşey zamanını bekler doğru zaman şimdi ve çok sevdiğin insanladır belki ne biliyorsun " dedi ve otobüse bindik.
Hayat senden sağlıklı bir çocuk istiyorum. Çünkü kıymetlim ve ben ona iyi bir ebeveyn olacağız söz veriyorum. İçimdeki çığlık treni kaçırmadan dinsin.
Sevgiyle